Ablamı Beceriyorum ve Ağzına Boşalıyorum Bu Yanlış, Ama Amcığı Çok Doğru Hissettiriyor
Leyla, geleneksel ve modernin harmanlandığı bir şehir olarak bilinen İstanbul’un kalbinde, hareketli bir kahve dükkânı olan Kahve Dünyası’na adım attı. Taze demlenmiş kahvenin aroması havayı dolduruyor, yerli halk ve turistlerin sohbetleri canlı bir atmosfer yaratıyordu. Uzun, siyah saçları ve sıcak, kahverengi gözleriyle 32 yaşındaki Türk kadını Leyla buranın müdavimlerindendi. Türk edebiyatı dersleri verdiği yerel üniversitedeki mesaisini yeni bitirmişti.
Odanın karşısında, Efe adında uzun boylu, yakışıklı bir adam gözüne çarptı. Koyu renk saçları, çarpıcı yeşil gözleri ve kaslı yapısıyla gözden kaçması zordu. Efe şehirde yeniydi, yeni bir iş için Ankara’dan taşınmıştı. Bu kafeyi bir iş arkadaşından duymuş ve denemeye karar vermişti.
Leyla Efe’nin bakışlarını fark etti ve içinde bir çekim hissetmeden edemedi. Ona gülümsedi ve Efe cesaretlenerek masasına doğru yürüdü. “Size katılmamın sakıncası var mı?” diye sordu, sesi derin ve yankılıydı.
“Hiç de değil,” diye cevap verdi Leyla, sesi yumuşak ve davetkârdı. “Ben Leyla. Sen burada yenisin, değil mi?”
“Efe,” dedi elini uzatarak. “Ankara’dan yeni taşındım. Bütün gün gördüğüm ilk dost yüz sensin.”
Sohbetleri İstanbul’un güzelliklerinden Türk kahvesine duydukları ortak sevgiye kadar zahmetsizce akıp gitti. Leyla kendini Efe’nin çekiciliğine ve bulaşıcı kahkahalarına kapılmış buldu. Konuştukça, onu tanımak için artan bir arzu hissetti